20 ARALIK Çarşamba, 2017




DEVRİMLER MEDENİYETİ YAKALAMAK İÇİN YAPILDI

Atatürk’ün askeri ve siyasal alandaki başarısının dahi bir insan olmasından kaynaklandığını söyleyen tarihçi Sacide Bolcan, Atatürk’ün hayatının okumakla geçtiğini söyledi. Eğitimin bir toplumun hayatında çok büyük bir önemi olduğu bilincinde olan Atatürk’ün yaptığı devrimlerle uygar ülkeler seviyesini yakalamak hedefi olduğunu söylüyor Bolcan…

DEVRİMLER MEDENİYETİ YAKALAMAK İÇİN YAPILDI admin

Büyükçekmece Belediye Başkanı Başkan Danışmanı Tarihçi Sacide Bolcan İle 10 Kasım Atatürk’ü Anma Ve Atatürk Haftası dolayısıyla, Atatürk’ü konuştuk.

Atatürk’ü anlamanın en iyi yönteminin eğitim olduğunu üstüne basa basa söyleyen Bolcan, eğitim sisteminin bozukluğu ve ezberci, rozetçi  bir Atatürkçülük anlayışının Atartürk’e büyük bir zarar verdiğini net bir şekilde ortaya koyuyor.

Günümüzde hala Atatürk’ün iyi anlaşılamamasının nedenleri ve modern ve çağdaş bir ülke inşa etme de nasıl bir Atatürkçülük mantalitesi izlenmesi gerektiği hususunu Sacide Bolcan ile enine boyuna konuştuk siz okuyucularımız için…

Söyleşiye geçmeden önce Sacide Bolcan hakkında da bilgi vermek gerekir diye düşünüyorum. Büyükçekmece Belediyesi’nin etkinliklerinde genelde de AKM’de yapılan tarihsel ve eğitim içerikli hemen her etkinlikte kendilerini görüyoruz. Belediye Başkan Danışmanı olarak Belediye Başkanı Dr. Hasan Akgün’ün çalışmalarında yer alan Bolcan, Atatürk’ün manevi kızı Afet İnan’ın öğrencisi aslında. O yüzden de günümüzde yakın tarihi ve Atatürk’ü birinci ağızdan dinlemenin şansına sahip nadide tarihçilerden…

Bir hukukçu olmayı istemiş ancak babasının ricalarını kırmayarak Ankara Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde tarih eğitimi almaya başlamış Bolcan. Daha sonra eğitimin üçüncü yılında Atatürk’ün manevi kızı Afet İnan’a asistanlık yapmaya başlıyor ve 5 yıl boyunca ona sıra dışı bir asistanlık yapıyor. Ve bugün inşa ettiği tarih anlatımını Afet İnan’ın ona emanet ettiği notlardan edindiği bilgiler ışığında anlattığını öğreniyoruz Bolcan’dan…

Aslına bakarsanız Sacide Bolcan, 20 yaşlarda Afet İnan’ın görev verdiği Atatürk’ün sofralarında ve değişik toplantılarda tuttuğu notların tasnif işini çok sevmemiş. Şimdi ise o günlere hayıflanıyor. Keşke diyor, o zaman bu görevi bugünkü aklımla benimsemiş olsaydım ve onun yanından ayrılmasaydım diye pişmanlığını dile getiriyor söyleşimizin başında.

Evet, Sacide Bolcan, hemen herkese nasip olmayan bu görevin çok da ne anlama geldiğini bilmeyerek Afet İnan’ın asistanlığından ayrılıyor ve bambaşka bir alana geçiş yapıyor. Emniyet Genel Müdürlüğü’ne tarih dersi vermek için geçiş yapıyor ama Bolcan, Emniyetten emniyet müdürü olarak 20 yıl sonra 40 yaşında emekli oluyor.

Ve Bolcan geldiği noktaya geri dönüyor… Tarihe ve Atatürk’e… Bolcan emekli olduğu günden bugüne kadar vakıf üniversitelerinde Atatürk ve İnkılap Tarihi dersi vermeye başlıyor.

Tarih okuyup devam ettirememek ve beş yıl Atatürk’ün manevi kızı Afet İnan’a asistanlık yapması ve dahası ayrılarak hocasını üzmesi Bolcan’ın omuzlarına ağır bir yük yüklemiş… Ve şimdi büyük bir mutlulukla şunu söyleyebiliyor Bolcan, “  Vakıf üniversitelerinde İnkılap dersi vermeye başladım. Bu benim için hayatımın makasıydı artık. 15 yıl boyunca hocalık yaptım. Öğrenci yetiştirmek, Atatürk’ü anlatmak hele dönüp dönüp Afet İnan’ı dipnot vererek anlatmak, ne kaybettiğimi öğretmenliğimde daha çok yüzleştim.”

Her ikisi de mükemmeliyet taşıyor

-Atatürk nasıl bir liderdi, yaşadığı çağa göre nasıl bir insandı?

Atatürk benzer olmayan bir liderdir. Birçok ülkenin kaderinde askeri dönemler vardır, savaşlar vardır. Darbe yapan askeri liderler vardır, hepsi üniformalıdır. Üniformaları ile tarihe karışmışlardır. Ama Atatürk gerektiği yerde üniformasını çıkarmasını bildi ve üniformasız da büyük bir devlet adamı olduğunu gösterdi. Bunu hem Atatürk için hem de İsmet İnönü için söylemek mümkün. İkisi de asker. İkisi de üniformalarının dışında ne kadar önemli devlet adamlığı yaptılar ki biz her anlamda bugün meyvelerini yiyoruz. Atatürk’ü salt bir asker salt bir devlet adamı gibi değerlendiremiyorum. Bu yumuşak geçişi fevkalade yapan gece, 7 Temmuz’u 8 Temmuz’a bağlayan 1919 Erzurum Kongresi gecesidir. O gece üniformasını çıkardı bir daha Meclis başkomutanlık yetkisi verince Sakarya Savaşı’nda tekrar giydi. Atatürk’ün üniformalı kimliği ile şapkalı kimliğini çok ayırt ediyorum. İkisi de kendi içinde mükemmeliyet taşıyor. Komutan olarak tartışılmaz dehası var. Çanakkale, Sakarya, Başkomutanlık Meydan Muharebesi. Bir tarihçi arkadaşımın deyimiyle Sakarya ustalığı, Kurtuluş Savaşı çıraklığı, Başkomutanlık Meydan Muharebesi ordinaryüslüğü. Bir komutan olarak da gençliğinde gösterdiği beceriyi aşama aşama büyüterek bir strateji dehasına dönüşmüş Atatürk. Bugün bu ülke bizimse onun askeri dehasının ürünüdür. Üniformasını çıkardığı 1923 yılından itibaren de Atatürk’ün devlet adamı kimliği ile tanıştık. 15 yılda tam anlamıyla farklı bir görüntü çizebilen bir ülke yok. O 15 yılda tüm olumsuzluklara ve imkânsızlıklara rağmen Atatürk’ün yarattığı Türkiye Cumhuriyeti’ni görmemek mümkün değil. Onun devlet adamlığı dehası da burada ortaya çıkıyor.

Matematik bilgisi onu başarıya götürdü

-Atatürk’ün devlet adamlığı dehası da tesadüf olmamalı? Askeri süreçteki kazanımları da etkili olmuş mudur?

Atatürk çok okuyan bir insan. Matematik bilgisi 10 yaşında başlamış. Atatürk’ün 57 yılının 22 yılı cephede ve çadırda geçti. Ama o çadırdaki zamanını çok güzel değerlendirdi. Kitaplar okudu. Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nde Akşehir’deki odasında Çalıkuşu okuyor. Hayatın başka yönlerini aynı anda değerlendiren birisi Atatürk. İnsan durup dururken dahi olmuyor. Atatürk’ün hayatında asker ve devlet adamlığında matematiğin çok önemli rol oynadığını düşünüyorum. Matematik doğru düşünme sanatı. Atatürk’ün hiçbir zaman umutsuzluğa düşmemesinin nedeni de matematiktir. Matematikte elinizdeki verileri değerlendirerek olumlu sonuca gitmeye çalışıyorsunuz. Atatürk'ün umutsuzluğa kapılmamasının nedeni elindeki tüm verileri her olayda tüm koşulları değerlendirdiğinde olumsuzları bertaraf etmeyi olumluları değerlendirerek olumlu sonuca gitmeyi hedeflemiş olmasında yatıyor. Onun için matematik bilgisinin geometri kitabı yazacak kadar yüksek olması Atatürk’ün meziyetlerini ortaya çıkaran en önemli bilim dalı olan matematiktir. Onun dışında tarihe karşı büyük ilgisi var. Tarihin doğru yazılmasına nesillerine doğru aktarılmasına çok büyük özeni gösteriyor.  Cumhurbaşkanı olduktan hemen sonra 12 kişilik bir ekip oluşturuyor. İçinde benim hocam Afet İnan da var. Bu 12 kişilik ekip 1931 yılında Türk tarihini belgeleriyle doğru yazmak görevlendiriliyorlar. Yani Türk Dil Tarih Kurumu’nun ilk çekirdek teşkilatıdır. Neden? Çünkü o tarihe kadar Türk tarihi, İslam tarihinin, Orta Asya tarihinin içinde boğulmuş bir tarih. Belgeye dayanmayan, afaki mitoloji ile süslü bir tarih. Ama tarihten anladığımız tarih bu değil. Tarih bir bilim dalı. Onun için Atatürk’ün ilk hedefi bir ulus devlet olacaksak biz önce tarihimizi bilip sahip çıkmak zorundayız. Dilimize sahip çıkmak zorundayız. Kurduğu ilk iki önemli kurum Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu. Onun için Atatürk’ün ne kadar bilinçle hareket ettiğini hiçbir şeyi tesadüfe bırakmadığını en büyük kanıtıdır bunlar. 15 yılda birçok şeyi temelinden halledip başardıysa Atatürk, hep temelinde strateji var. Hedef belirliyor, o hedefe giden olumsuzlukları ortadan kaldırıp olumlu sonuçlara gitme azmini gösteriyor. Atatürk’ten en çok öğrenmemiz gereken şey de bu. Yakın tarihimizi çok iyi öğrenmeliyiz, herkesin bilme zorunluluğa var. Yakın tarihimizi bilmeden ne bugünü değerlendirebilirseniz ne de geleceği görebilirsiniz. Politika deyip geçiyoruz ama politika değil hepsinin bir tarihi var.  Devlet adamlarını yanlış yapmamaları için tarih bilgisi o kadar çok önemli ki. Ben bazı konularda çok üzülüyorum. Büyük devlet adamları ülkemizi yönetenler tarih konusunda bilgisizler. Ondan ders almayı hiç düşünmüyorlar. Hatta tarihi kendilerine göre algılıyorlar. Tarihe çok büyük bir haksızlıktır bu… Atatürk bunu engellemek için Türk tarihini nesiller boyu nakledilmesi için doğru yazılmasına hükmetti.

Onun milliyetçiliği daha yatakhane yıllarında başlıyor

-Atatürk milliyetçi miydi? Milliyetçi olmasında Anadolu’dan uzak Selanik’te doğup büyümesi rol oynamış olabilir mi?

Kuşkusuz milliyetçiydi. Atatürk Rumeli iklimde büyüdü ama sonuçta bir Osmanlı subayı, Osmanlı eğitimi aldı, harp okulunda okudu. Atatürk bizi şaşırtmak için neler neler yaptı. Daha 1913-14 yıllarında öğrenciyken yatılı okurken en yakın arkadaşı Ali Fuat yatakhanede ışıklar söndüğünde mum ışığında Namık Kemal’i, Fransız düşünürlerini okuyorlar. Adam olacak çocuk belli olur.

Atatürk’ün milliyetçiliği Namık Kemal ve Ziya Gökalp’ten beslenerek aldığını düşünüyorum. Çağdaşlık ve demokrasi gibi konulardaki fikirlerini Fransız İhtilalini gerçekleştiren kanaat önderlerinin olduğu görülüyor.  Jean-Jacques Rousseau’dan özgürlüğü ve Montesquieu’den de cumhuriyet modelini daha o yıllarda özümseyerek kafasına koymuş Atatürk… 1906 yılında daha 25 yaşında yanındaki bir arkadaşına ilerde bir gün cumhuriyetle yönetileceğiz dediği biliniyor. Atatürk’ün milliyetçiliği şuradan özümsemek mümkün; milletini çok seven biri ona layık olan en iyi idarenin cumhuriyet olduğunu milletini düşünerek cumhuriyeti hedefliyor. Hedef, çağdaş medeniyetler düzeyinde yaşamak. Ama salt Turancılıkla ya da aşırı milliyetçilikle hiç karıştırılmamalı. Atatürk milliyetçiliği çok önemli ayrımları kendi içinde barındırır. Atatürk milliyetçiliği asla ırkçı değildir.  Irkçı milliyetçilik sadece kendi ırkını düşünenlerin yürüttüğü milliyetçilik ezici milliyetçiliktir, başkalarına şans tanımaz. Atatürk milliyetçiliği,  başka milletlerin haklarına saygılı çağdaş milliyetçilik. Bugün bile Atatürk milliyetçiğinin Türkiye’nin sarılması gereken en önemli düşünce olduğunu varsayıyorum ben. Vatanı seven ona gelecek zararlara göğüs germek fikren ve bedenen gerektiğinde ve ülkesinin ilerlemesi konusunda her birimize düşen görevleri yerine getirmek milliyetçiğin esasları bunlar…

Eğitimde hedeflenen gerçekleşmedi

-Ezberci Atatürk mantığı Atatürkçülüğün anlaşılamamasında büyük bir rol oynuyor? Bunun için ne yapılmalı?

Atatürkçülüğü özel bir günde bir cümlesini bulup yazıp bitiriyoruz. Atatürkçülük bu değil. Tamamen eğitim modelimizden kaynaklanıyor. Atatürk’ün hedeflediği model asla bu değildi. Köy Enstitüleri’nin kapatıldığından itibaren eğitimde hedeflenen gerçekleşemedi. “Benim dahi söylediklerin bilimle çelişiyorsa bilimi tercih edin” diyor Atatürk. 

Çok partili bir döneme geçtiğimiz 1946 ile 1950 arasındaki çekişmelerdir. Çünkü ilk defa ülkemizde karşı devrim diyebileceğimiz Atatürk’ün koyduğu modelinin alternatiflerini sunmaya çalıştılar. Çünkü her toplumda yenilikleri özümseyenler kabul edenler kadar karşısında duranlar da olacaktır.   Atatürk zamanında bu asgari düzeye inmişken özelikle bağnaz tutucu olanların birçok devrime karşı çıktığını biliyoruz. Atatürk öldükten sonra özellikle çağımızın modeli saydığım Köy Enstitüleri’nin 1951’den itibaren eğitimde uygulanan model hedeflediğimiz insan modelinde de bir farklılık yarattı. Çünkü eğitim en önemli bir silahtır. Onun için eğitimle verilenlerin yasada yazıldığı gibi milli eğitim olsa da tırnak içinde milli vasfı giderek değişmeye başladı. Atatürk’ün çizdiği yolda ilerlerken birçok kişinin de menfaatine dokunmuş oluyordu. Doğu da hala feodal bir düzen vardı. Toprak ağaları, şeyhler, şıhlar var ve her şeye karşı duruyorlar. İnsanlar hala onlara tabiler. Ağanın veya şeyhin statüsünde yaşayan insan Ankara’daki modeli benimseme özgürlüğüne sahip değil. Yaşam biçimini o kişi tayin ediyor. Doğuda tablo çok da değişmiş değildir. Ülkemizin doğusundaki bu problemleri halletmek amacıyla Köy Enstitüleri çok önemli bir modelken kaldırılıyor. Toprak reformu ya da çağdaş yaşam işlerine gelmez. Atatürk’ün ölümünden sonra maalesef biz hedeflerimizden ödün vermeye başladık. Böyle olunca da değişim zaman içinde günümüze kadar hatalarla yanlış politikalarla bu hale geldi. Eğitim bir milletin elde etmek istediği insan modelinin reçetesidir. O reçeteyi kim yazıyorsa karşınıza öyle bir nesil çıkar. Bugünkü değişimin tek sebebi budur. Atatürk’ün bize gösterdiği eğitim hedeflerinden vazgeçmiş olmak bugünkü eğitimimize asla milli diyemem. Tevhidi Tedrisat dediğimiz Milli Eğitim Yasası eğitimde ve öğretimde birlik yasasıdır o. 3 Mart 1924’te halifeliğin kaldırıldığı gün çıkarılmıştır. Laikliğe atılmış bir adımdır. Aynı yasa anayasamızda yürüklükte ama ben eğitme milli diyemiyorum.

Atatürk mükemmele yüzünü çevirdi

-Atatürk’ün eğitim modeli nasıldı? Atatürk’ün eğitimde neden batıya yöneldi?

Atatürk, yıllarca Batı ile savaştı, emperyalizmle savaştı batıya yüzünü çevirebilir mi normalde? Ama Atatürk’ün hedeflediği salt batıyı model olarak uygulamak değildi. Mükemmel olan nerdeyse oraya yüzünü çevirmek. Eğer eğitimin mükemmeli doğu olsaydı Atatürk yüzünü doğuya çevirirdi. 21 yüzyıla geçebilmiş tek lider Atatürk’tür. Dışarda Atatürk’ün kıymeti bizden daha çok biliniyor.

Tarihe tarihçi gibi hakim

-Belediye Başkanı sayın Dr. Hasan Akgün’ün Atatürk ile ilgili çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Başarısını buna bağlıyorum. Beş dönem aynı yerde belediye bakanlığı yapmış olmak herkese nasip olan bir şey değil.  Dr. Hasan Akgün’ün eğitimi tamamen farklı bir yönde olmasına rağmen bir tarihçi kadar tarihe hâkim. Atatürk’ü özümsemiş birisi. İşte gerçek Atatürkçülük bu onu uygulamalarına yansıtmak. Sizin de gözlemlediğiniz gibi Dr. Hasan Akgün,  uygulamalarında Atatürk’ü örnek aldığı için birçok başarı kendiliğinden geliyor. Böyle bir sorumluluğu üstlenmekle beraber çok büyük bir hizmet yaptığına inanıyorum. Çünkü Atatürk’ü sevdirmek onun ilkelerini benimsetmek uygulanmasına uğraşmak belediye başkanlarının belki öz görevi değildir ama amacı olmalıdır. Atatürk’ün en iyi öğretildiği yer okullar olduğunu bildiğimize göre belediye başkanımızın lakabı var Okulcu Hasan onun için o kadar okul yapan birinin Atatürk ilkelerinin nesiller boyu yaşatılmaya çalışılmasından başka bir amacı olamaz. Bir tarihçi bu anlamda kendisi gönülden kutluyorum. 

10 kasım Atarük'ü anma tarihçi-yazar sacide bolcan büyükçekmece
Sende Yorumla...
Kalan karakter sayısı : 500
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
ÖZ ÖRENCİK’E MALZEME DESTEĞİ
DİPÇEK MAÇA BEKLİYOR