09 HAZİRAN Cumartesi, 2018




RUHUM SIRLARINI ÇALIYOR EVRENİN
Ülkü ŞAHNA

RUHUM SIRLARINI ÇALIYOR EVRENİN

Reklam

İstanbul, gri elbisesi üstünde gözleri yaşlı bakıyor. Böyle yağmurlu günlerde şehrin ellerini tuttuğum zaman, yüzlerce öykü yazılır zihnimde. Rahmet… Akan su… En güzeli ney biliyor musun? Yere düştüğü an gideceği yolu bilmesi. Oysa ben başka şeyler düşünüyorum şu an.  Yıldızlar yine geceye düşer mi, neden bazen yas renginde akıyor nehirler? Penceremde ağaç yapraklarının hışırtısı, yan komşudan gelen tabak çanak şıngırtısı… Of! Bu şehir hiç uyumaz mı? Pencereden göz kırpıyor, aksimden yansıyan ilkel yanım; törpüleyemediğim öznem, ‘İlkel-im!’ Ardı sıra kesilmeyen düşünceler;  dört duvar, soğuk hüzün, yüzün, derken şairin kırmızı ile anlattığı şey geliyor aklıma: ‘’Şarabın gazabından kork çünkü fena kırmızıdır.’’ Ben de kırmızıdan damıttıklarımı göğsümde saklıyorum. Bu garip günde parmak ucuyla dokunuyorum dünyaya. O da, büyük bir hızla koşup geçiyor yanımdan ve biraz uzağımda üstünü örterek yatıyor pusuya. Sanırsın bir şey bulacak kanımda… Şehir artık kocaman bir gürültü karşımda, ancak yağmur dindiğinde ‘’sus’’ ile buluşacak.  Sonra biz de damıtılmış kırmızıdan yeniden serpiştireceğiz zamana iklimleri. Yazın kardan adam yapıp, rüzgarda istediğimiz yerde oturacağız ve şemsiyesiz dolaşacağız tüm yağmurlarda. Kışın da kirazdan küpelerimiz olacak. Bak, ben düşündükçe yağmur da hızını arttırıyor iyiden iyiye. Artık hangi rengin içindeyim bilmiyorum. Gözlerimi sıkıca yumuyorum, koşup giden biri beliriyor; kalabalıklara dalan, caddelere dağılan ve göz istasyonumda duran. Duran diyorum, üstelik durmanın bir akış, bir gidiş olduğunu bile bile. Uzanıyor bir yerlerden buralara. Pencereyi açıyorum odaya sızıyor, ışığı kapatıyorum karanlığa; gün doğsun diyorum, güne düşüyor. Sanırım, ruhumun tekrarı bu insan; kaçıp kovaladığımda değil durup beklediğimde var olan. En çok da yazdığımda… Şimdi bu tanımadık sima sen oluyorsun ve ben seyrederken boğazın gri sularını, sen, o sulara batıp kayboluyorsun. Siluetin kalıyor tüm şehirden geriye. Yoruluyorum, durup dinleniyorum ‘’Ya sonrası?’’ diye mırıldanıyorum içimden. Peşini, ‘’Neyin sonrası?’’ alıyor aniden. Ruhumdan kıvılcımlar yükseliyor ateş ateş. Bir buz kütlesi oluyor cismim. Kendimi yanardağlara teslim etmek düşüyor fikrime. Çılgınlığımın resmini alıp çiziyorum yeniden. Neden? Nedeni yok hiçbir şeyin, ruhum sırlarını çalıyor evrenin. İşte bu yüzden, düşlerini bozup bozup ruhuna sızan benim.

Sende Yorumla...
Kalan karakter sayısı : 500
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
TOKİ SİLİVRİ'DE KONUT YAPACAK
FENERBAHÇE'NİN YENİ BAŞKANI ALİ KOÇ
FENERBAHÇE'NİN YENİ BAŞKANI ALİ KOÇ